Çoğu kez alınan Ama genelde verilmeyen, duygusuz ses yitimlerine mübtela kulaklara inat, İnsan; kimi zaman asude bir melodi, kimi zaman gürültülü bir şehir kalabalığı ile bakar kendi içinden kendine. Belki, büyülü bir kaç sözcükle başlayan söylencelerin kulağına üflenmiş telkinleridir onu koyan bu hâle.
Roma'nın, Babil'in, Asur'un, Firavun'un zulmünü unut. Değiştir yüzünü. Kentler kur yitik bilincinin ortasına. Etine sıkıştırılmış kibrinin vazgeçilmezliğinden savaşmaya zorlanmış bir cenin yarat. Yani nevri dönmüş soysuzluğunda çoğalt kendini yaslayarak Tevrat'tan ayetlerine bu çok sesli soykırım korosunu. Ve daha sonra ağla taşlanmış rahminin duvarlarında, öldüremediğin HANZALA için her defasında.
Gözlerin konunca aklımın pervazlarına, Kumral kuşlar uçar yorgun dudaklarımın yanına. Yiter sözcükler. Cesur bir adam yalaz bir günü solur, Ağzımda tam da dilimle sesim arasında, kalırım terkedilmiş gibi kalabalıklarda, kireç sıvalı kerpiç bir ev misali şehrin ortasında, Ellerin ellerime gelir, Bir şehir boşalır gibi, Bir çocuk koşar gibi gelir. Bu sonbahar biter. Çinko damlarda kızıl atlar gibi şavkıyan yapraklar yeşerir, Bir komşu ilerisi, Bir avlu ötesi gurbet olur, Gözlerin konunca aklımın pervazlarına.
Yorumlar
Yorum Gönder