Kayıtlar

Ağustos, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

LAL OLSAM

Sesimin en yumuşak yeri ile dokunsam isminin kıvrımlarına, gözlerimin gözlerine dediği yerde. Sonra lal olsam. Ve Artık hiçbir sözcük acıtmasa dilimi.

SÖZLER

I Ne çok ölüp, ne az yaşamışız. Yaşamak ölmeyi becerebilmektir dedi adam. Yaşamı eskiden ne çok sözcükle anlatabildiğini umursamadan. II Mührü mutlaktan emanet, nübüvveti gelinceye kadar lâl. "OKU" Anlayana elbet bu emir, bu hâl. III Bir düşün düşkünlüğünde düştüm yollara. Aklımın almadığı, zahirim ne olur bağışla. IV Biz aynı tezgâhda satılan, Ayrı kitaplarda Aynı öykülerin anlatıldığı Ayrı kahramanlardık. V Dök içime, yüzünden yüzüme akan ne varsa. VI Birer kadavraya dönüşmemiz çok da zor olmadı aslında. Sadece duyularımızı doyurarak yaşamamız yetti bu nihai sona. VII Yazabildiğim kadar benim. Okuyabildiğim kadar sen. Düşünebildiğim kadar varım. Düşlüyebildiğim kadar özgür. VIII Her şeyden  geçerek sevdim seni. Önce seni, sonra seni, yine seni sevdim. IX Su içmek acıtır mı insanı? Acıtır..... Acıdır... Su .. Kerbela olur yakar beni. X Gerçekler biraz da kara dokun

GİDELİM BURALARDAN

Sevdiğim, gidelim buralardan. Bu sokaklar, bu nehir yorgun yapıyor beni, buruk yapıyor. Sustuğum, - Evet uzun uzun suskunluğum oluyor. Paslanan dilim sesime varmıyor nicedir. " Bela " da verdiğim söz gibi, dünyayı üstüme yıkıyor bu şehir.

BİR ŞEY VAR

Resmi rakamlarda olmayan, iniltili, tanısı ancak vicdanlarda konulan bir şey var. Şirazesi kaymış, Kafka'nın Samsa'sı gibi bir sabah böceğe dönüşmüş olan, insanın tortusuna atıfta bulunan bir şey. Yavaşlatılmış, kartpostallara sığdırılan, temsili kentler, abartılı insan halleri, afilli sözcükler var, kartpostal satıcısı yalnızlığında kitap aralarına sıkıştırılan. Kartpostal satıcısı yalnızlığı diye bir şey var, sorardık bulabilseydik kartpostal satan, var mıydı gerçekte böyle bir adam? Bir şey var diyorum, bir şey... Bu gün olup, yarın olmayacak olan.

KORKMASAYDIM ALLAH'TAN

Şehrin çok katlı patikalarında bir kullanımlık imece usulü ihanetler anlatabilirdim. Biraz futbol, biraz siyaset, Avrupa'da bir takım alıp, Cumhurbaşkanını divan-ı harbe verebilirdim, dost sohbetlerinde takas edilen cümleler arasına sıkıştırıp. Mesela, küfürlü bir merasimin soylu eylemliliğinde bağışlayabilirdim insanları. Ya da İşgal edip ikinci el kimlikler yaratabilirdim bu topraklarda, görmezdim tecavüzleri, ölen çocukları, korsan bir tebessüm aralığında. Yalpalayan insanlığımı umursamadan, gündelik telaşlarımı sıraya koyduğum namazlarım gibi aceleyle geçer giderdim yanlarından, eğer korkmasaydım Allah'tan.